İlim Heyeti, üzerinde çalışmış olduğu AK Parti’nin Yeni Anayasa çalışmasını bitirdi.
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan, AK Parti’nin önümüzdeki günlerde kamuoyu ile paylaşacağı yeni ve sivil anayasa çalışması ile ilgili açıklama yaptı.
Turan, AK Parti’nin hükümet olduğundan bugüne kadar çok köklü reformlar yaptığını ‘aşılamaz’ denen birçok sorunu aştığını, ‘yapılamaz’ denen birçok düzenlemeyi gerçekleştirdiğini söyledi.
Turan, “Dönüp arkaya baktığınızda Gezi olayları gibi, 17-25 Aralık gibi, 15 Temmuz gibi olağanüstü süreçleri yaşadı. Bu dönem içerisinde alınan tedbirler, yapılan çalışmalar hep çok kıymetli. Ancak isteriz ki, Türkiye’de şu 40 yıl içinde tam 19 defa değişen, darbe ruhunu bütün maddeleriyle yansıtan bir anayasada değil de, çok daha sivil, demokratik, toplumun birçok katmanının destek verdiği, içerisinde kendisini bulduğu bir sivil anayasa ile yürütelim yeni dönemi. Biz istiyoruz ki sadece kanunlar, tüzükler vs. değil, Türkiye’nin bakıldığında ülke yönetiminde darbenin yansıması anayasa değil de, herkesin ‘evet’ diyebileceği, büyük çoğunluğun ‘evet’ diyebileceği bir sivil anayasayı hayata geçirelim” diye konuştu.
TÜM PARTİLER KENDİ ÇALIŞMALARINI YAPSINLAR
AK Parti iktidarları döneminde pek çok kez yeni sivil bir anayasa yapma konusunda adım attıklarını; ancak sonuç alamadıklarını kaydeden Turan, “Anayasa ile ilgili değişik zamanlarda adım atsak da komisyonlar kursak da uzlaşmak istesek de hatta somut olarak tüm partilerden vekil sayısına bakmaksızın ortak eşit şartlarda komisyon kursak da sonuç alamadık. İstiyoruz ki bu dönem seçime epey bir zaman var.
Tüm partiler kendi çalışmasını yapsınlar, AK Parti de kendi üzerine düşeni yapsın. Biz yeni dönemde artık reformların en iyisini en üstünü yani sivil anayasayı hayata geçirelim. Belki de ülkemizin 50 senesini 100 senesini bu anayasanın vizyonuyla beraber kuşanalım istiyoruz. Yoksa her kanun kıymetli. Her reform, her adım kıymetli. Ama kalıcı olan sivil anayasa olsun istiyoruz.
Şu an çok güçlü bir siyasi irade olduğundan dolayı, güçlü bir lider olduğundan dolayı birçok sorun aslında milletin baktığı yerden ruhuna uygun olarak çözülebiliyor. Bunu bir de tersinden düşünün. Daha düne kadar bu ülkede başörtüsü meselesi, kat sayısı meselesi, vesayet kavgası birçok konu anayasaya gerekçe yapılarak adımlar atıldı. 367 krizi, cumhurbaşkanı seçilememe süreçleri bunların hepsi anayasa referansıyla yapıldı. Tabiri caizse tüm kötülüklerin meşrulaştırıldığı zemin, referansı şu anki anayasaya oldu” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin anayasa ile ilgili çalışmasını bir ilim heyetinin yürüttüğünü anlatan Turan, şunları söyledi:
“Bir ilim heyeti bu konuya çalıştılar. Cumhurbaşkanımıza da bu anayasa çalışmasının bittiği bilgisini verdiler. En kısa süre içerisinde bunu siyaset zemininde MYK ve MKYK’da bizlere açacaklar, bunun tartışmasını yapacağız. Son hale getirdikten sonra; başta Cumhur İttifakımız ile paylaşacağız. Yani hem MHP’nin hem AK Parti’nin kendi önerdiği anayasaları olacak. Bu iki anayasanın bir masa etrafında çalışılmasını, ortak zeminde değerlendirilmesini talep edeceğiz. Biz Cumhur İttifakıyla beraber o anayasaların, ‘bir Cumhur İttifakı ruhuna’ bürünmesini istiyoruz. O zaman Cumhur İttifakı’nın anayasası haline gelecek. Ondan sonra usul belirlemesi yapacağız. Diğer partilere götürmek ve diğer katmanlarla görüşmek işin gereği esası olacak. Tabii ki 84 milyonun bekleyeceği bir metin çıkamaz ortaya. Ama büyük çoğunluğunun ‘evet’ diyeceği, toplumun çok farklı katmanlarının kesimlerinin ‘evet’ diyeceği bir metin için büyük bir mesai harcayacağız”
“100 YILLAR GEÇSE DE DÖNÜŞ OLMAZ ARTIK”
Muhalefet partilerinin yeni anayasa yapımı konusuna yaklaşımlarını değerlendiren Turan, şöyle devam etti:
“Dünyanın hiçbir demokrasisinde halkın, milletin aldığı bir yetkiyi, kazandığı bir yetkiyi geri vermişliği yok. Türkiye’de ‘parlamenter rejim mi’, ‘cumhurbaşkanlığı sistemi mi?’ tartışması çok uzun süre yapıldı. Bu uzun tartışmanın sonucunda herkes konuya ilişkin kanaatini ortaya koydu. Halk da bu konudaki görüşünü sandıkla beraber ifade etmiş oldu. Türkiye’de artık geri dönülmeyen bir yola girilmiştir. Artık direkt halkın oyları ile seçilen bir cumhurbaşkanı bir başkan var.
Partiler değişse de yüzyıllar geçse de bundan geri dönüş olmaz artık. Benim iddiam odur ki, şu an parlamenter rejimi istiyormuş gibi yapan partiler bile sadece ‘Erdoğan olmasın’ diye, sadece ‘hükümet başarılı olmasın’ diye bir söylem geliştiriyorlar.
Oysa onlar da seçildikten sonra başkanlık sisteminin bu ülke için faydasını görecekler. Kaldı ki, halk bunlara izin vermeyecektir. Biz parlamenter rejimi ‘vesayetin merkezi’ olarak görüyoruz. Biz parlamenter rejimi zayıf iktidarlar, askerin, vesayetin, kurumların, dış güçlerin emrindeki yapılar olarak görüyoruz. Halk aldığı yetkiye geri verir mi, kazanılmış hakkını geri verir mi? Halk buna izin vermez. Biz halkın istemediği hiçbir şeyi yapmayız. İlmi akademik anlamda her şeyi tartışırız. Halkın aldığı demokratik bir yetkiyi verme lüksümüz yok.”