AK Parti Sözcüsü Çelik’in açıklamalarından satır başları şöyle;
(Bingöl’deki deprem)
Bingöl’deki depremde bir güvenlik korucumuz şehit olmuştur. Devletimiz ilk andan itibaren seferber olmuştur. AFAD ekipleri bölgeye sevk edilmiştir.
(Pençe-Kartal Operasyonu)
Dün gece itibarıyla Pençe Kartal operasyonu başlamıştır. Son derce başarılı bir şekilde teröristlerin sözde yerleri barınakları imha edilmiştir. Bu saldırı alanları yok edilmiştir. PKK başta olmak üzere bütün terörist unsurlar hedeftir. Güvenlik güçlerimize bir kez daha teşekkürlerimizi tebriklerimizi iletiyoruz.
(Corona virüsle mücadele)
En büyük düşmanımız rehavettir. Maske, mesafe ve temizliğine dikkat etmeliyiz. Rakamları yakından takip ediyoruz. Bir takım rakamların artışı üzüntü verici bir durumdur. Rehavet en büyük düşmanımızdır. Maske, mesafe ve temizlik konusunda hassas olunmazsa bir takım artışlar üzüntü verici durumdur. Rehavet ve normalleşme beraber gidemez. Hedefin sıfır vaka olması gerekiyor.
(ABD’de ırkçılığa karşı gösteriler)
Pandemi sonrasında dünya bir sarsıntı geçirdi. Dünyanın her tarafında ırkçı kimlikli kişilerin heykelleri yıkılırken, bir tek Fransa’dan ‘biz bu değerleri koruyacağız’ diye maalesef açıklamalar geldi. Irkçılığın, İslamafoyanın, antisemitizmin insan hayatını tehdit eden virüs, bakteri ve genetik saldırılarla aynı şekilde ele alınması gerekir.
(CHP’li Kaboğlu’nun ‘Sultanahmet’i müze yapalım’ açıklamaları)
Türkiye içinde İslamofobik dilin en çarpıcı örneği olarak CHP’li milletvekilinin ‘Sultanahmet’i müze yapalım’ dediğini gördük. Karşı tarafın bir hatası olsun da bunun üzerinden siyaset yapalım diye düşünmüyoruz. Acaba düzeltirler mi, partilerinden açıklama gelir mi, bu konuda sabıkalı bir siyasi parti. Tam diyorsunuz ki biraz demokratik dil kullanmaya başladılar, bir bakıyorsunuz içlerindeki Bekçi Murtaza birdenbire ortaya çıkıyor.
Sultanahmet’i müze yapalım yaklaşımı bugüne kadar gördüğümüz en İslamafobik yaklaşımdır. Daha da üzüntü verici olan daha sonra bir milletvekilinin yaptığı açıklama daha da üzücüdür. Laikliği esas mecrasından çıkararak bir baskıcı ideoloji haline dönüştüren, toplumu din, fikir hürriyeti üzerinden baskı kuran bir geçmiş yaşadık. Laikçilik laikliği sabote eden bir anlayış ortaya çıkardı.
Eski laikçi anlayış yine bulunduğu yerden kafasını uzatıyor, Sultanahmet’i müze yapmakla Türkiye’nin laik olması arasında bir zihniyet çarpıklığıdır. Bu anlayış Türkiye’ye çok ağır bedeller ödetmiştir. Türkiye’deki siyasi hayatı sabote etmek için kullanılmış bu zihniyet yabancıların işine yaramıştır. Dengeli, makul, aklı başında, insan odaklı bir yaklaşım göremiyorsak bunları ortaya koyanların çok ciddi muhasebe yapması gerekiyor.
Bu açıklamayı yapan milletvekili üst üste açıklama yapıyor ve meseleyi büyük bir bataklığın içine çekiyor. Bunu bir kere daha kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Sultanahmet Camii’nde ibadet edilmeye devam edecektir. Hiçbir caminin başka bir amaçla kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu şekilde demokrasimizi, hak ve hürriyet düzenini sakatlamak isteyenlere asla müsaade etmeyeceğiz. Keşke bu açıklamaların nasıl bir İslamafobik bir içeriğe sahip olduğunu görseler keşke bunu tashih etseler.
Dün gece televizyonlara çok sık çıkan profesörün Ayasofya’nın cami kimliğine yeniden kavuşmasının AK Parti’nin Türkiye’nin kurucu liderlerle kavgalı olması söylemiştir. Egemenlik hakkımızı bugün bu şekilde kullanma konusundaki tartışmaların Türkiye’nin kurucu liderleriyle kavga olarak sunulması kışkırtıcı, provokatif ve maalesef bunu söylemek zorundayım ahlak dışı bir yaklaşım olamaz.
Meseleyi ortaya koyan kişinin ortaya koyuş biçimindeki zekayı tartışmıyorum. Meselenin bu noktaya getirilmeye çalışılması artık ayıptır. Bu zihniyet bu memlekete çok kötülükler etmiştir. Hiç kimsenin Türkiye’nin rejimiyle problemi yoktur. Tartıştığımız mesele çeşitli hukuki ve siyasi kararları tartışıyoruz.
(Libya’da stratejik zafer)
Libya meselesi sürekli gündemimizdedir. Libya’daki tek meşru aktör olan Sarrac yönetimi giderek daha çok mevzi kazanmaktadır. 9 yıldır devam eden sorunun meşruiyet ve hakkaniyet temelinde çözümünü destekliyoruz.
Birilerinin iddia ettiği gibi ne kimsenin petrolünde gözümüz var ne de zenginliğinde. Başkalarının petrolünü ve zenginliğini sömürenler, geçmişiyle hala hesaplaşmamış olanlar Türkiye’yi bu şekilde etiketlemeye çalışıyorlar. Bir CHP Grup Başkanvekili çıktı Hafter’i seküler, Sarrac’ı cihadist olarak gördü. Nereden çıkarıyorlar Sarrac’ın cihadist olduğunu. Biraz araştırsalar. Bu şekildeki yorumlar en çok Fransa’da çıkar. Geçmişteki sömürgeci anlayışıyla Libya’ya bakıyor. Bakıyorsunuz orada çıkan yorumları burada argüman üretiyorlar.
Masum, sivil Libyalıların tamamı kardeşimizdir. Türkiye Libya dayanışmasının gücü görülmüştür. Libya halkının tamamını temsil eden BM tarafından meşru hükümet görülen yapıya verdiğimiz desteği devam ettireceğiz. Bu aynı zamanda Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımız için elzemdir. Orada darbeciler, çıkar grupları temizlendikten sonra Libya halkı iradesini ortaya koyacaktır. Akdeniz devletiyiz, Libya ile hukukumuzu sürdürmek zorundayız, oradaki kardeşlerimizi başkalarının kötülük projelerinin insafına ter edemeyiz. Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızdan vazgeçemeyiz.
Fransa’nın Hafter’e verdiği desteğin nasıl bir insanlık trajedisine dönüştüğünü görüyoruz. Sömürgeci geçmiş maalesef genetiğe işliyor. Libya halkına seslenmiyorlar.
Libya halkı adına Fransa’yı dinleyin diyorlar. Sömürgeci kafanın o bölgelere geçmişte yaşattığı acıların yeniden yaşanmaması gerekir. Libya’ya verdiğimiz desteğe devam edeceğiz.
(Güney Kıbrıs’a uyarı)
Güney Kıbrıs’ın attığı bir adım var. Buradan uyarıyoruz, bu adımları atıp çözümden bahsetmeyin. Çipras, Miçotakis’e seslendi. Ona çok güzel tavsiyede bulundu. ‘Türkiye’de sorunları çözmek istiyorsan Erdoğan’la konuş’ dedi. Çipras Türkiye’ye olumlu ve pozitif diyalog kurunca pozitif sonuçları, kazanımları gördü.
Güney Kıbrıs 2014 yılında İngilizlerle anlaşma yaptı. Bu anlaşmaya göre İngilizlerin üslerinin bulunduğu yerdeki taşınmaz varlıkların onlara verilmesiydi. Bu anlaşmayı yaparken Türkiye’ye, KKTC’ye danışılmadı. Orada Türklerin de taşınmazları var. Bunun adı gasptır. Bunun hiçbir şekilde hukuken, ahlaken meşruiyeti yoktur.
Bu tip işleri yapıp da çözümden, eşitlikten bahsedemeyeceklerini görmeleri lazım. Tek taraflı attıkları her adım kısa ve orta vadede mutlaka kendilerinin aleyhine döner. Türkiye’nin rızası olmadan KKTC’nin rızası olmadan attıkları her adım aleyhlerine dönerler. İngiliz üs bölgeleri sınırlarında Kıbrıs Türklerinin mülkiyet haklarını sonuna kadar takip edeceğiz. Hiç kimse bunları gasp etmeyi aklından bile geçirmesin.
(HDP’nin Ankara’ya yürüyüş eylemi)
PKK içinde Kürt gençlerini lejyoner yapmak isteyenler barış ve demokrasi kelimesini istismar ediyorlar. Biz Meclis’te konuşurken köy adlarının zorla değiştirilmesine karşı çıkarken bir CHP Grup Başkanvekili dedi ki, ‘Bulgaristan’da da köy adları değiştiriliyor, egemen devletler değiştirir’ dedi. Bizi tehdit eden kim varsa HDP onlarla işbirliği yapıyor. Askeri ve yargı vesayetini kışkırtanlar kimse onlarla işbirliği yapıyorlar. Türkiye bu hak ve özgürlükleri vermek için bedel ödemiştir. Cumhurbaşkanımız hak ve hürriyet düzeninin arkasında durmuştur.
Bütün bunları bilmelerine rağmen o gün bunu engellemeye çalışanlarla bugün niye işbirliği yapıyorlar, mesele hak, hürriyet, kimlik, din ve bunlar çerçevesinde haysiyet meselesi değildir. Böyle olsaydı bizi takdir ederlerdi. Mesele PKK’nın ne dediği meselesidir onlar açısından. Kürt gençleri için o dağdaki zulüm mekanizmasını hedef ve ideal olarak göstermekten başka ortaya koydukları bir perspektifleri var mı? Meşru siyasi iktidarın meşru aldığı kararlara darbe diyeceksin, barış, demokrasi gibi kavramları PKK terör örgütünün hizmetine vereceksin.
Ortaya çıkan yürüyüş tablosunda kullanmaya çalıştıkları barış, hukuk, demokrasi ifadeleri yanlıştır. En büyük düşmanlığı Kürt vatandaşlarımıza yaptıkları ortadadır. Yapılan şey gerçekten demokrasiye katkı sunmak olsaydı ne o gün ne de bugün yaptıklarını yapardı.
Türkiye’de geçmişteki baskıları, zulümleri düşünün. Bütün bunlar Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ortaya konulan demokratikleşme perspektifiyle gerçekleşti. Bu baskı, zulüm, haksızlıklar devam etsin, insanlar ana diliyle konuşmasın diye kim baskı yapmışsa bugün yürüyüşte onlarla beraberdirler.
Suriye’deki Kürtlerden bahsederler, oradaki Kürtlerden haberi yok iken Cumhurbaşkanımız, Esad’a ‘Bunların hakkını ver’ diyordu. Mesele ne? PYD/YPG terör örgütüdür. Temsil ettiğini iddia ettiklere karşı bu kadar hakaret olamaz!
(Yunanistan’a tepki)
Yunanistan’ın problemi… Savunma Bakanı yapmak için aklı başında adam bulamıyorlar. Makul bir dille konuşmayı öğrenmeliler.
(Yeni bir kısıtlama olacak mı?)
Şu anda açıklanan yeni bir önlem yok