Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhuriyet tarihinin en büyük terör saldırısının ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı arayıp taziyelerini iletmesiyle ilgili, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ın kendi takdirleri. Ama burada taziye evi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bütün Türkiye’dir. Türkiye’nin en büyük taziye evi Başbakanlık ofisidir’ diye konuştu.
Davutoğlu, Ankara’da 102 kişinin yaşamını yitirdiği terör saldırısıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu. Başbakan Davutoğlu, A Haber’de yaptığı açıklamada, ‘Bombacıların tespiti sırasında DNA testleri yoğun olarak yapıldı.
Bu tespitler sonucunda da bombacılardan birinin kimliğinin kesinleşti. Diğerinin irtibatları itibariyle de yoğun çalışmalar sürdürülüyor’ dedi.
Suruç saldırısıyla, Ankara ve Diyarbakır saldırıları arasındaki irtibatları da göz önüne aldıklarını vurgulayan Davutoğlu şöyle devam etti:
‘Bu çerçevede yürütülen soruşturmalar da var. Ayrıca hem DAEŞ hem PKK hem DHKP/C ve Reyhanlı saldırısında da rejim unsurları perde gerisindeydi. Rejimle doğrudan irtibatlı gruplar yapmışlardı. Burada Türkiye’ye zarar vermek isteyenlerin, Türkiye’ye zarar vermek ve kaos çıkarmak bağlamında bir takım iş birliği içine girdiklerini de görüyoruz. Bunların hepsi ortaya çıkarılacak.’
EN BÜYÜK TAZİYE EVİ
Ankara’daki terör saldırısının ardından 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile görüşmesine ilişkin bir soruyu Davutoğlu şöyle yanıtladı:
‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ın kendi takdirleri. Ama şunu ifade etmek isterim, Burada taziye evi kim? Taziye kime verilir? İlk günden itibaren şunu söyledim. Burada taziye evi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bütün Türkiye’dir. Hepimiz acıyı yaşadık. Sadece HDP’ye taziye dilemek, orada hayatını kaybeden bütün vatandaşları HDP ile özdeşleştirmek anlamına gelir. Büyük bir acı yaşadık. Türkiye’nin en büyük taziye evi Başbakanlık ofisidir.’
KAYBEDEN BEN OLMAM
Başbakan Davutoğlu, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla ilgili olarak ise şunları söyledi:
‘Gerçekten beni zorda bırakacak elinde bir şey varsa çıksın, açıklasın. Bundan hiç gocunmam ben, hiçbir şekilde gocunmam. Kapalı kapılar ardında veya önünde ne söylediğimi ölçerek, tartarak söylerim, 78 milyonun önünde konuşurmuş gibi söylerim. Eğer birisi bir şey açıklarsa ben mahcup olmam, onlar mahcup olur. İki sebeple mahcup olurlar, o tür konuşmaların beni zora sokacak konuşmalar olmadığını halkımız da görür, ikincisi de bir daha hiçbir devlet adamı, hiçbir siyasi onlara güvenip de herhangi bir şey paylaşmaz. Burada kaybeden ben olmam. Bu Sayın Bahçeli için de Sayın Kılıçdaroğlu için de…’