Anadolu’da 500 yıllık geçmişe sahip kahve kültürünü yaşatmak için yola çıkan üç kahve ustasının Karabük’ün UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Safranbolu ilçesinde açtığı Türkiye’nin ilk kahve müzesi, ziyaretçilerini tarihte yolculuğa çıkarıyor.
“Anadolu’nun Kayıp Kahveleri” kitabının yazarları Naim Koca ve Atilla Narin ile dünyanın en pahalı bitkisi safrandan yapılan kahvenin mucidi Semih Yıldırım, yıllardır edindikleri tecrübe ve birikimlerle unutulmaya yüz tutmuş kahve kültürünü ve tarihini ortaya çıkararak elde ettikleri materyaller ile “Korumanın Başkenti” unvanıyla anılan Safranbolu’nun tarihi bölgesinde Türkiye Kahve Müzesi’ni açtı.
Anadolu’nun birçok bölgesinde farklı şekillerde yapılan ve sunulan kahveler ile kahve yapımında kullanılan 100-150 yıllık cezve, fincan, el değirmeni, kavurma tavaları, terazi, tahta kaşık, su küpü, şeker kaplarının yer aldığı müze, kahvenin tarihine ışık tutuyor.
“Burçak”, “Zingarella”, “Tarz-ı Hususi”, “Mırra”, “Nohut”, “Cilveli”, “Şehzade”, “Hilve”, ve “Dibek” gibi yaklaşık 40 çeşit kahvenin ikram edildiği müze, ziyaretçilerini kahve kokularıyla keyifli bir yolculuğa çıkarıyor.
Türk kahvesini gelecek kuşaklara aktarmak ve turistlere tanıtmak amacıyla oluşturulan müzede, Sultan Abdülhamid’in kullandığı fincan, Sütçü İmam’ın cezvesi ve Atatürk’ün son kahvesini içtiği fincanın replikası ile 12 imamı temsilen 12 köşeli tasarlanan fincan da ziyaretçilerini bekliyor.
“Kahve kültürünü yaygınlaştırmak istiyoruz”
Naim Koca, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaklaşık 20 yıldır kahve işiyle uğraştığını, bu doğrultuda Türkiye’nin tamamını dolaştığını söyledi. Kahvenin 500 yıllık geçmişi olduğunu aktaran Koca, Türk kahvesinin yapımının önemli olduğunu, bu kültürü yaşatmak için iki arkadaşıyla 4 yıllık bir çalışmanın ardından müze oluşturduklarını anlattı.
Türk kahvesinin dünyada daha çok tanınmasını sağlamayı amaçladıklarını ifade eden Koca, şöyle konuştu:
“Atilla Narin arkadaşımla ‘Anadolu’nun Kayıp Kahveleri’ kitabını düzenledik. 40’a yakın kahve çeşidi bulunuyor. Kahvenin ülkemizde biraz daha gelişmesini istiyoruz çünkü bu bizim kültürümüz. Müzeyi yapmamızdaki amaç ise kahveyi daha net ortaya çıkarmak. İnsanların kahveyi daha çok bilmesini ve kahve kültürünün yaygınlaşmasını sağlamak.”
Koca, resmi açılışı henüz yapılmayan müzeyi günde 200-250 kişinin ziyaret ettiğini, müzeye özellikle yabancı turistlerin ilgi gösterdiğini dile getirdi.
“Somut ve somut olmayan mirası birleştirdik”
Atilla Narin ise 15 yıldır Türk kahvesiyle ilgili araştırma yaptığına işaret ederek şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ülkemizdeki kahve kültürlerini ‘Anadolu’nun Kayıp Kahveleri’ adlı kitapta topladık. Türk kahvesi bizim için çok önemli. Yaklaşık 4 yıl süren Türk Kahvesi Müzesi çalışmamızı geçen ay itibarıyla bitirdik. Oldukça ilgi ve destek gördük. Türkiye’nin ilk kahve müzesi, Türkiye’nin hiçbir yerinde yok. Donelerimiz iyi bir çalışmayla ortaya çıktı. Sütçü İmam’ın kullandığı cezve, Abdülhamid Han’ın eşiyle kahve içerken Yıldız Sarayı’nda kullandığı fincan, Mustafa Kemal Atatürk’ün doktoruyla son kahvesini içtiği fincanın replikası, Bektaşi fincanı dediğimiz 12 imamı temsilen 12 kenardan oluşan fincan burada. Olumlu tepkiler aldık ve daha da ileriye gitmesini istiyoruz çünkü kahve bu topraklarda 500 yıldır var.”
Semih Yıldırım ise Türkiye’nin ilk kahve müzesini hayata geçirdiklerini, UNESCO’nun somut mirası Safranbolu ile somut olmayan mirası kahveyi birleştirdiklerini kaydetti.