Türkiye’ye hızlı bir giriş yapan 3. nesil kahvecilikle yıllık pazar hacmi 1 Milyar TL’yi buluyor. Kahvede üçüncü nesil ile beraber kahvenin mikro kavurma ve kavrulan kahvenin yetkin kişilerce hazırlanmasına yönelik bir kültür gelişiyor. Üçüncü nesil kahve akımı, kahvenin artık aşçılık sanatlarına dahil edildiği ve en yüksek seviyede takdir toplamaya başladığı dönem olarak ayrılıyor. Bu akım aynı zamanda insanların kahve çekirdeğinin sahip olduğu aromaları, çekirdek tiplerini, yetiştiği bölgeye ve toplayan insanlara kadar her türlü bilgiye ulaşabilmesini mümkün kılıyor. YILDA 25 BİN TON KAHVE TÜKETİLİYOR Kahve, her geçen gün pazara yeni bir oyuncuyu çekiyor. 500 yıldan beri cezvelerin kaynadığı Türkiye coğrafyası 1980’lerde çözünebilir hazır kahveyle, 1990’larda da filtre kahveyle tanıştı. Yeni nesil kahve dükkanlarıyla birlikte bugün Türkiye’de kahve, ev içi tüketim ürünleri, ekipmanları ve zincir dükkanlarıyla 700 milyon liralık bir pazar. Yılda 25 bin ton kahve tüketilen pazarın hacminin 5 yılda 1 milyar liraya ulaşacağı öngörülüyor. Kahve kültürünün yön değiştirmesi oyuna 3. nesil kahve dükkanlarının girmesini sağladı bu da sektöre ivme kazandırdı. İstanbul’dan sonra İzmir’de bu trendi yakalayan şehirler arasında yerini aldı. KAHVE TÜKETİMİNDE AMERİKA BİRİNCİ SIRADA Dünyada bir günde 1.7 milyar bardak kahve tüketildiği göz önünde tutulursa 3. nesil kahve dükkanlarının popülaritesi devam edeceğe benziyor. ABD şu an dünyanın en büyük kahve pazarı olma özelliğini koruyor. Avrupa’da yıllık kahve tüketimi 5 kilo iken ABD’de 4 kg. İskandinav ülkelerinde (Danimarka, Finlandiya, İzlanda, Norveç, İsveç) yıllık kahve tüketimi kişi başına 10 kilo olarak değişiyor. Avrupa’da örneğin İngiltere’de ortalama bu rakam 3 kg. Brezilya’da kahve tüketimi kişi başına yıllık 5 kilodan fazla. 60’dan fazla kahve üreten ülkeler arasında kahve tüketimi en yüksek olan ülkeler arasındadır. Brezilya’nın yıllık kahve üretimi 2,4 milyon ton. Bu rakam dünyanın yıllık kahve üretiminin üçte biridir. KAHVENİN HAYATIMIZA GİRİŞİ 16. yüzyılın ortalarından itibaren bu sıcak içecek ile Türkler arasında tutkulu bir ilişki oluştuğunu söylemek gerekir. Her ne kadar ülkemizde bu bitkiyi yetiştirmek mümkün gözükmese de geliştirmiş olduğumuz, kavurmadan başlayan ve fincanda sona eren yöntem geçmişte de, gelecekte de ’Türk kahvesi’ olarak bilinecektir. 17. yüzyılın başından itibaren Venedik, Marsilya, Paris, Londra, Viyana ve diğer önemli Avrupa metropollerine kahvenin ulaşması, tanınması ve popülaritesinde Osmanlı İmparatorluğu tebası kişiler hep başrolü oynamışlardır. Kahveyi çok kısa bir sürede benimseyen Avrupalılar ise işin ekonomik boyutunun farkına varmakta gecikmemiş, sıcak iklimli kolonilerinde bu bitkinin büyük ölçekli tarımına başlamış ve kahvenin bir dünya içeceği haline gelmesinde önemli rol oynamışlardır. Türkiye’de kahve bir içecek olmanın çok ötesinde nesilden nesile aktarılan ritüelleri, gelenek ve sosyal yönleri ile Türk olmanın bir parçası olarak görülüyor.