Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İntercontinental Otel’de düzenlenen akşam yemeğinde, TURKEN Vakfı mensubu öğrencilerle bir araya gelerek, katılımcılara hitap etti.
Konuşmasına, tüm katılımcıları selamlayarak başlayan Erdoğan, TURKEN ailesiyle son olarak BM Genel Kurulu vesilesiyle New York’ta bir araya geldiklerini hatırlattı. Yurt dışı seyahatlerinde resmi programı haricinde, özellikle eğitim ve öğretimlerini ilerletmek için bulunan öğrencilerle bir araya gelmeye çalıştığını söyleyen Erdoğan, onların düşüncelerini öğrenmeye ve varsa dertlerini dinlemeye gayret ettiğini dile getirdi.
Erdoğan, gittikleri her yerde iftihar tablolarına ve birbirinden değerli başarı hikayelerine şahit olduklarını belirterek, Anadolu’nun dört bir yanından gelen gençlerin, dünyanın en iyi okullarında, en büyük şirketlerinde, Türkiye’nin adını gururla temsil ettiklerini söyledi.
Bu gençlerin, milletin göğsünü kabarttığını dile getiren Erdoğan, “İnşallah sizlerin de bu başarı kervanında yerinizi alacağınıza inanıyorum. Tahsilinizi TURKEN öğrencilerine yakışır bir şekilde tamamladıktan sonra çok daha donanımlı bir şekilde ülkemize dönerek Türkiye’nin kalkınma hamlesine omuz vermenizi, destek olmanızı bekliyorum. Buradaki her arkadaşımın gözünde ben bu ideali, bu şuuru ve kararlılığı görüyorum. TURKEN öğrencilerinin büyük ve güçlü Türkiye davasına, tıpkı hedefe giden bir ok gibi kilitlendiklerini biliyorum.” diye konuştu.
İnsanın hayal kurabildiği müddetçe diri olduğuna işaret eden Erdoğan, kimsenin cesaretlerini hırpalamasına müsade etmeyeceklerini söyledi.
Her zaman ifade ettiği bir prensibi tekrar etmek istediğini ve bu ilkenin, gençlere örnek olmasını temenni ettiğini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Unutmayın, iman varsa, inanç varsa, imkan da vardır. Şayet bir kişi, kendisini davasına vakfetmişse, üstesinden gelemeyeceği hiçbir engel yoktur. Başarının anahtarı ideallerinizi gerçekleştirme yolunda ortaya koyduğunuz azim, dirayet ve disiplindir. Elbette dünya hayatı dikensiz bir gül bahçesi değildir, asla da olmayacaktır. Dünya hayatı, hepimiz için meşakkatlerle, sıkıntılarla, zorluklarla, kimi zaman da lütuflarla ve ilahi ikramlarla dolu bir imtihan aracıdır.
Rabbimiz öyle buyuruyor, ‘Ellezi halakal mevte vel hayate liyebluvekum eyyukum ahsenu amela ve huvel azizul gafur’. Şunu bileceğiz yani; dünya hayatı, ölüm, bütün bunlar bizim için birer imtihan vesilesidir. Bakalım hangimiz daha iyi amellerde bulunacağız. Öyleyse bu hayatı bizim iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Kimi zaman bir sıkıntı, bin hayır kapısını açar. Böylesi günlerde bize düşen şöyle demektir; ‘Gamına gamlanıp olma mahzun, demine demlenip olma mağrur, ne dem baki, ne gam baki, ya hu’, bu yolda böyle gideceğiz. Bu dünyada ne gam, ne dem, baki değildir. Kalıcı olan yegane varlık, bizi ve kainatı yaratan yüce Allah’tır, bir de bu gök kubbede baki kalan, gönüllere diktiğiniz iyilik fidanlarıdır.”
Milletin tarih boyunca kurduğu vakıflar aracılığıyla geride hoş bir seda bırakmanın gayreti içinde olduğunu ifade eden Erdoğan, bu müesseselerin, kuş yuvası yapımı, eğitim, sağlık gibi yüzlerce farklı alanda hizmet verdiğini hatırlattı.
TURKEN Vakfı’nın da böyle yüce ve ince bir düşüncenin ürünü olduğuna işaret eden Erdoğan, “Bu vakfa omuz veren hayırsever dostlarımız, kardeşlerimiz de bu incelik içerisinde bu vakfa bugüne kadar sağ olsun omuz verdiler ve bu vakıf da her geçen gün gerek ulusal, gerekse uluslararası bazda büyümeye kararlı bir şekilde devam ediyor. Her ne kadar TURKEN’in kuruluşu 3-4 yıl öncesine dayansa da köklerinde adeta asırlık bir birikimin izleri vardır.” dedi.
TURKEN Vakfı’nın bu güçlü geleneğin de etkisiyle kısa sürede ciddi mesafe katettiğinin görüldüğünü söyleyen Erdoğan, “Vakfımız, kurumsallaşmasını süratle tamamlayarak uzun yıllar fetocu alçakların musallat olduğu yurt dışı eğitim alanında hemen kolları sıvadı ve çalışmaya başladı.” diye konuştu.
Vakfın yurt dışındaki gençlere aile sıcaklığını aratmayan imkanlar sunduğunu ve sunmaya devam edeceğini söyleyen Erdoğan, “TURKEN İngiltere, sadece evlatlarımızın eğitim ihtiyaçlarını karşılamakla da kalmadı, vakfımız aynı zamanda, Birleşik Krallık’taki sivil toplum kuruluşlarıyla samimi münasebetler kurarak işte bugün burada olduğu gibi Müslümanlarla işbirliğimizin daha da gelişmesine, güçlenmesine katkı sağladı.” dedi.
Düzenlenen etkinlikler vasıtasıyla, farklı vesilelerle gönül köprülerini daha da perçinlediklerini belirten Erdoğan, “Özellikle 15 Temmuz ihaneti sonrasında, vakfımızın tesis ettiği bu ilişkilerin ne kadar önemli ve değerli olduğunu bir kez daha gördük. Türkiye’nin gerçek dostlarıyla sahtelerin ayrıştığı, maskelerin düştüğü o kritik günlerde, Birleşik Krallık’taki kardeşlerimiz, bizimle tam bir dayanışma içerisinde oldu.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 15 Temmuz gecesi İngiltere’de büyükelçilik önünde toplanan vatandaşların, dua ve heyecanlarıyla Türkiye’deki kardeşlerine destek olduklarını bildiklerini ifade ederek, “Birleşik Krallık Hükümeti de 15 Temmuz darbe teşebbüsü karşısında sergilediği duruşla pek çok müttefiklerimizden farklı bir konumda yer aldı. Başbakan Sayın May, şahsımı, Dışişleri Bakanı Johnson da Dışişleri Bakanımızı arayarak darbeyi lanetlediklerini, ülkemizle tam bir dayanışma içerisinde bulunduklarını ifade ettiler. Ayrıca darbe girişiminden hemen 5 gün sonra Bakan Alan Duncan, ülkemizi ziyaret eden en üst düzey Batılı yetkili oldu.” diye konuştu.
Bakan Duncan’ın bu ziyaretini ve Başbakan Theresa May’in geçen yıl yaptığı resmi ziyareti, iki ülke dostluğunun nişanesi olarak gördüklerini söyleyen Erdoğan, “İnşallah bu ziyaretimiz sonrasında, Türkiye Birleşik Krallık münasebetlerinin daha da güçleneceğine inanıyorum.” dedi.
Dünyanın baş döndürücü bir şekilde değiştiğini ve gençlerin bu değişimi ilk fark eden, gören bir nesil olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette her değişimin sancıları, sıkıntıları, zorlukları olur. Dünyamızın içinde bulunduğu bu süreç de sorunsuz, problemsiz değildir. Müslümanlar olarak bizler, bu değişim sürecinden en fazla etkilenen kesimlerin başında geliyoruz. Suriye, Irak, Yemen, Libya, Afganistan gibi kardeş ülkeler, adeta emperyal güçlerin kozlarını paylaştığı bir deneme tahtasına dönüştü. Petrol ve yer altı zenginliklerini kontrolü için verilen hiçbir ahlakı olmayan bu kanlı mücadelenin bedelini, maalesef hep Müslümanlar ödedi, halen de ödüyor.
Asırlardır eman yurdu, ilim ve hikmet merkezi olan kadim şehirlerimizden, bugün mazlumların yürek dağlayan feryatları yükseliyor. Humus’un, Halep’in, Basra’nın, Sana’nın kütüphanelerinin, camilerinin, çarşılarının, mahallelerinin çoğu bugün vuruldu, yıkıldı, talan edildi. 2003’ten beri Irak’ta 1,5 milyonun üzerinde kardeşimiz iç çatışmaların ve bombaların kurbanı oldu. Suriye’de 7 senedir aralıksız devam eden kriz çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 1 milyon insanın canını aldı.”
Yaklaşık 3,5 milyonu Türkiye’de olmak üzere 13 milyona yakın Suriyeli’nin evini, barkını, şehrini terk ederek başka yerlere sığındığını dile getiren Erdoğan, bu mültecilerin bir kısmının da umudu ve kurtuluşu Avrupa ülkelerine yönelmekte aradıklarını anımsattı.
Bu amaçla bir çok insanın canlarını tehlikeye atarak uzun ve zorlu yolculuklara katlandıklarını ve kimi zaman da hayatlarını kaybettiklerini söyleyen Erdoğan, “Hiç ummadıkları, asla tahayyül edemedikleri bir manzarayla da, ne yazık ki, o gitmeyi arzu ettikleri ülkelerde karşılaştılar. Demokrasinin beşiği iddiasındaki ülkelerde, kendilerini ırkçılığın, İslam düşmanlığının, yabancı karşıtlığının karşıladığını gördüler. Sözde insan hak ve hürriyetlerinin hamisi gözüken birçok Batılı devletin, konu mülteciler olunca bu değerleri bir anda unuttukları ortaya çıktı. Bugün Avrupa ülkelerine şöyle bir göz attığımızda, Suriyeli, Asyalı, Afrikalı göçmenlerin mazlum değil, tehdit olarak kabul edildiğini görüyoruz. Özellikle de zenofobi ve İslamafobi 1930’ların sonlarındaki antisemitizmden çok daha büyük bir toplumsal hastalık olarak Avrupa’nın bünyesini çürütüyor.
Batı’da artık dış görünüşü, dili, dini, ten rengi farklı olanın hayat alanı da ne yazık ki daralıyor. Biz Türkiye olarak, sadece Suriye’den ülkemize sığınan 3,5 milyon insanı bağrımıza basarken, ekonomik gücü bizden kat be kat yüksek devletlerin, göçmenleri gettolara, toplama kamplarına mahkum etmesi, insanlık adına çok büyük bir utanç kaynağıdır. Mülteci meselesi, yeri geldiğinde bize insan hakları dersi vermeye yeltenen pek çok ülkenin yüzündeki makyajı akıtmış, gerçek suratları ortaya çıkarmıştır. Türkiye son çeyrek asrın en çetin insanlık imtihanından alnının akıyla çıkarken, demokrasi havarisi Batılı ülkelerin çoğu sınıfta kalmıştır.”
“DOĞU KUDÜS, FİLİSTİN’İN BAŞKENTİDİR”
Gençlere, 600 yıl boyunca üç kıta yedi iklimde adalet dağıtmış bir cihan devletinin mirasçıları olduklarını belirten Erdoğan, mazlumların kanı üzerinde huzur ve refah inşa edilemeyeceğini söyledi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Şimdi yarın bir adım atılıyor, nedir? İşte Kudüs İsrail’in başkenti olacakmış. Başta Amerika olmak üzere Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak tanıyacaklarmış. Ya, ne olarak tanırsanız tanıyın. Birleşmiş Milletler’de bunun oylaması, her şeyi yapıldı. 128 ülke, tavrını çok açık, net ortaya koydu. Yanınızda derme çatma 7-8 tane adı ülke, bir yerleri buldunuz. O da yaptığınız telefon görüşmelerinin haddi hesabı yok. ‘Ben size şu kadar para veriyorum. Öyleyse oyunu bu istikamette kullan’ demek suretiyle adımlar attınız. İstediğiniz kadar atın. Kudüs, hele hele Doğu Kudüs, Filistin’in başkentidir. Bunu İslam dünyası olarak biz böyle biliyoruz. Biz birileri gibi petrol, altın ve elmas için insanları birbirine kırdırmadık, kırdırmayız. Ama o birileri bunu yaptı.”
“TÜRKİYE BUGÜN DE ADALETİN TESİSİ İÇİN MÜCADELE VERİYOR”
Müslüman’ın kendisi için neyi arzu ediyorsa, kardeşi, dostu için de aynısını istemekle mükellef olduğuna dikkati çeken Erdoğan, her hal ve şart altında, Müslümanın adaletle davranmak, hakkın rızasına uygun hareket etmek zorunda olduğunu kaydetti.
Erdoğan, Türkiye’nin bu amaçla dün olduğu gibi bugün de barışın, adaletin, istikrarın tesisi için mücadele verdiğine işaret ederek, “Baskılar karşısında eğilip bükülmeden, kınayıcıların kınamasına aldırmadan, her zeminde hakkı ve hukuku savunuyoruz. Nasıl ortak geleceğimizi tehdit eden kültürel ırkçılığa ve faşizme karşı çıkıyorsak, aynı şekilde DEAŞ/FETÖ/El Kaide/PKK gibi eli kanlı çetelerle de mücadele ediyoruz, etmeye devam edeceğiz.” değerlendirmesinde bulundu.
“TERÖRİST ETİKETİYLE YAFTALANMASINA RIZA GÖSTERMEYECEĞİZ”
Bazı müttefiklerin yaptığı gibi teröristleri, ideolojisine, kimliğine göre tasnif etmediklerini ve insanlık düşmanlarının tamamını lanetlediklerini vurgulayan Erdoğan, “Bizim gözümüzde DEAŞ’lı canilerin alçakça katlettiği Manchesterlı, Parisli siviller ile Esed rejiminin bombaları altında can veren Hamalı, Humuslu kardeşlerimiz arasında fark yoktur.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin muarızları, muhatapları ve müttefikleri, teröristler arasında ayrım yapsa da Türkiye’nin, asla ayrım yapamayacağını vurgulayan Erdoğan, ne teröre ne de terör bahanesiyle, Müslümanların terörist etiketiyle yaftalanmasına rıza göstermediğini ve göstermeyeceğini ifade etti.
Erdoğan, Türkiye’nin mücadelesinin, Filistinlilerin, Arakanlıların, Türkistanlıların, mazlum Asya halklarının mücadelesi olduğuna işaret ederek, Türkiye’nin bu mücadelesine gençlerin cansiparane bir şekilde sahip çıkmasını istedi.
FETÖ’cü ve bölücü alçakların iftiralarına boyun eğilmemesi ve Türkiye’ye yönelik propagandaların boşa çıkarılması gerektiğini anlatan Erdoğan, yurt dışında ve gümrük kapılarında, 7 Haziran’da oy kullanma işleminin başlayacağını hatırlattı.
“BU HASSASİYETLE YAKLAŞMANIZI İSTİYORUM”
Erdoğan 24 Haziran’da, Cumhurbaşkanı ve 27. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri’nin yapılacağını anımsatarak, şu ifadeleri kullandı:
“24 Haziran seçimleri, ülkemizin önünde yeni bir dönemin açılacağı, gerçekten çok kritik seçimlerdir. Bu seçimlerde sadece cumhurbaşkanı ve milletvekilleri belirlenmeyecek, aynı zamanda Türkiye’nin 2023 hedefleriyle 2053 ve 2071 vizyonu da oylanacaktır. Bu seçimin sonucuna göre ülkemiz, ya 16 yıldır aralıksız sürdürdüğü demokrasi ve kalkınma hamlesini devam ettirecek ya da çetin mücadeleler sonunda elde ettiği pek çok kazanımı heba olup gidecektir. Sizlerden seçim sürecine bu hassasiyetle yaklaşmanızı özellikle istiyorum. İnşallah sizin, ailenizin ve tüm arkadaşlarınızın oy tercihlerinin, büyük ve güçlü Türkiye’den yana olacağına inanıyorum.”
Erdoğan, 16 Mayıs’ta başlayacak ramazan ayı dolayısıyla katılımcıların ramazanını tebrik ederek, bu ayın, ülke, millet ve İslam alemi için hayırlara vesile olmasını Allah’tan niyaz etti.