1920’li yıllarda İnuit insanları (eskimolar) üzerinde araştırma yapan Vilhjalmur Stefansson, bu insanların ömürlerinin tamamını balık ve etten ibaret olan bir diyetle geçirmelerine ve neredeyse hiç karbonhidrat tüketmemelerine rağmen oldukça sağlıklı bir yaşam sürdürmelerini oldukça şaşırtıcı buldu.
O yıllarda sağlıklı bir diyetin karbonhidrattan geçtiği düşüncesi hakimdi.
İnuit insanlarının yaşayış şekillerinden etkilenen Stefansson araştırmacı dostu Andersen ile birlikte tam 1 yıl sürecek olan bir deneye girişmeye karar veriyor.
Bu deneye göre ikili 1 yıl boyunca etten başka hiçbir şey tüketmemeye karar veriyor.
Sadece et yeme diyetine başladıklarında, büyük rahatsızlıklar çekmeye başlıyorlar. Bunaltı, hazımsızlık, diare ve daha birçok mide ve bağırsak rahatsızlıkları baş gösteriyor. Bunun nedeni ise kısa süre sonra farkediliyor. Orjinal eskimo diyetinde tüketilen etlerin hemen hepsinde yağ mevcuttu. Ancak Stefansson ve Andersen hala modern toplumun dayattağı şekilde etin yağsız yani “en iyi” kısmını tüketiyordu. Ancak İnuit-eskimo diyetinde etin yağlı kısımları özellikle yenmekteydi. O yıllarda günlük diyette yağ kaçınılması gereken ve sağlıksız olduğuna kesin kanı getirilen bir besin kaynağıydı. Ancak buna rağmen Stefansson ve Andersen, orjinal Eskimo diyetine uygun olarak eti yağlı olarak tüketmeye ve hatta yetersiz kaldığında yağ yemeye başlıyorlar ve tüm mide rahatsızlıkları şaşırtıcı bir şekilde yok oluyor.
İkili günde 800gr ile 1 kg arası et tüketiyor. Stefansson kuzu-koyun eti tüketirken, Andersen sığır eti tüketiyor. İkili günlük olarak ortalama 100-150 gr arası protein, 200-300 gr arası yağ, ve sadece dolaylı yollardan 5-15 gr arası karbonhidrat tüketiyor. Aldıkları yağ oranı gerçektende inanılmaz derecede yüksek. Örnek bir gün içerisindeki diyetleri ise aşağı yukarı şu şekilde;
Kahvaltı: 250 gr sığır eti, 100 gr yağ ile birlikte
200 gr ciğer, 75 gr yağ ile birlikte
250 gr sığır eti, 70 gr ilik ile birlikte
1 yıl sadece et yedikten sonra ne oldu?
Deneyin sonucunda birçok billim otoritesi kalp ve damar sorunları geliştirmiş olabileceklerini düşünüyor. Ancak sonuçlar bundan fersah fersah ötede hatta tam tersi istikamette çıkıyor. İkili 1 yıl sonunda kontrollere girdiklerinde mental ya da fiziksel olarak hiçbir rahatsızlıkları çıkmıyor.
Günlük olarak tavsiye edilen ortalama kalori miktarın üzerinde kalori tüketmelerine rağmen (2500-3100 kalori) kilo alma problemi yaşamadıkları gibi tam tersine vücut yağ oranları düşüyor. Örneğin 74 kg olan Vilhjamur 69 kiloya iniyor ve sağlıklı bir biçimde 1 yıl boyunca aynı kiloda kalıyor. İkilinin klinik olarak tüm vitamin ve mineral değerleri oldukça iyi gözüküyor. Kalp ve damar sağlığı bakımından da gayet sağlıklılar.
Et yemek saç dökülmesini önler mi?
İşin kozmetik kısmı ise daha da enteresan gözüküyor. İkili ciltlerinin daha dolgun ve pürüzsüz olduğunu bildiriyorlar. Vilhjamur saçlarının daha parlak ve sağlıklı olduğunu söylerken, deneye başlamadan önce saç dökülme problemi yaşayan Andersen dökülen saçlarının durduğunu ve yeni saçlarının çıktığını kafa derisinin hiç olmadığı kadar sağlıklı olduğunu söylüyor. Andersen deneyin saçına olan etkisinden kadar memnun kalıyor ki, deneye tam 7 sene daha devam ediyor ve bu süre boyunca gayet fiziksel olarak gayet sağlıklı kalıyor ve saç dökülmesi yaşamadığını belirtiyor.
Öte yandan 1 yıl sonunda deneyi bırakarak eski beslenme alışkanlıklarına dönen Stefansson ise 85 kiloya çıkıyor. Deney esnasında sağlıklı aralıklarda olan tansiyon verileri tekrar yüksek çıkmaya başlıyor. Ayrıca deney esnasında büyük tuvaletlerinin neredeyse hiç koku yapmadığını gözlemlerken, karbonhidrat ağırlıklı diyete geçtiğinde, kokunun tekrar geri geldiğini belirtiyor.